FERAY AYTEKİN AYDOĞAN
2021.10.17 04:00
5 çocuk kapısı iple kapatılan bir araçla okullarına ulaşmaya çalışırken “kaza” sonucu yaşamını kaybetti. Kazadan kurtulan bir çocuk bir kilometre yürüye yürüye ağlayarak “kazayı” haber verdi. Gözlerinin önünde arkadaşlarını kaybetti, ağır yaralandıklarına şahitlik etti.
Bu “kazanın” ve öncesinde gerçekleşen tüm “kazaların” sorumlusu çocukları taşımalı eğitime gerekli bırakanlardır.
On yedi bini aşkın köy okulunu kapatanlar, yeterli hoca ataması yapmayanlar ve son çıkarılan yönetmelikle açık köy okullarının da kapatılmasını kolaylaştıranlardır.
Sermayenin öncelikleri için çarklar dönsün diye servis araçları yönetmeliğini değiştirenlerdir.
***
Köy okullarının kapatılması her meselede olduğu gibi politik bir tercihti. Aydınlanmanın, aydınlanma mücadelesinin, her çocuğun okula, eğitime erişim hakkının, kamusal eğitim hakkının engellenmesiydi. Taşımalı eğitime, köy okullarının kapatılmasıyla Aladağ’da ve ülkenin her uygun yaşandığı gibi cemaatlere, tarikatlara zorunlu bırakılmalarıydı, yoksulluğun çaresizliğiydi ve sınıfsaldı.
Laiklik mücadelesinin sınıf mücadelesinden, denklik, serbest mücadelesinden asla ayrılamayacağının kanıtıdır yaşadıklarımız… 19 yıldır yaşamımızı kuşatan karanlığı örgütleyenler defalarca bu siyasi tercihle, kararlılıkla ve aralıksız attı adımlarını…Ve çabucak bu adımları atmaya devam ediyorlar.
***
15 Ekim’de Devlete Ait Gazete’de yapılan bir yönetmelik değişikliği ile sivil toplum kuruluşları ile yapılacak iş birliklerinde genel müdürlüğün görüşünü alma şartı kaldırıldı ve özel kurumlarla birden fazla ilde işbirliği yapılmasının da önü açıldı. Eğitim alanında yapılan her değişiklikte, atılan her adımda, işbirlikleri, protokoller ifadelerinin geçtiği her düzenlemede eğitimin dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması hattı sürekli sürdürülüyor. Sivil toplum kuruluşları adı aşağıda yapılan her düzenlemede ise bu STK’lerin kimler olduğunu, ‘STK’ adı aşağıda protokoller ve işbirlikleri eliyle eğitimin cemaatlere, tarikatlara devredildiğini çok iyi biliyoruz.
Kamusal bir hizmet olan eğitimin hiçbir ad aşağı başka bir yapıya devredilemeyeceği ve yalnızca eğitim emekçileri eliyle sürdürüleceği kamusal eğitimin tartışılmaz bir ilkesi iken aksi her durumun öğrencilerin eğitim hakkı, eğitim emekçilerinin mesleki hakları ihlali anlamına geleceği çok açık iken ilkesizlik, “anomali” bir idare biçimi haline getirildi.
***
Tekrar 4 Eylül’ de yapılan değişiklikle yurt gerçekleştirmek, öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamak yerine TÜGVA, TÜRGEV ve ENSAR’ a kamu kaynaklarını, bize, halka ait kaynakları alıntı yapmak ta bu kesintisiz hattın 2023’e dek daha da hızlandırılarak sürdürüleceğini gösteriyor.
TÜGVA ile ortaya çıkan son gelişmeler de on dokuz yıldır yaşatılan kuşatılmışlığın geldiği boyutu tüm açıklığıyla bir kez daha ortaya çıkarıyor.
***
1-3 Aralık’ ta yapılacak Ulusal Eğitim Şura’sının bu denli aceleye getirilerek yapılmaya çalışılması, eğitimde esas gündemin salgın ve alınması gereken önlemler olduğu gerçeklikte Şura’da salgın başlığının gündeme deha alınmaması da cemaatlerin, tarikatların, dini yapıların ihtiyaçları doğrultusunda kararların çarçabuk alınacağı ve yaşama geçirileceğinin bir göstergesi bununla beraber…
Laikliğin sadece metinlerde kaldığı başta kadınların ve kız çocuklarının kazanılmış tüm haklarının tahrip edildiği, rejim inşasının en esas adımlarının eğitim alanından doğru yaşama geçirildiği bu tabloda toplumsal muhalefetin geniş bir kesiminde laiklik mücadelesinin esas uğraş başlığı olarak görülmemesi de sınıfsal ve politik bir tercih…
2023’e doğru giden süreçte tavır alanların yaptığı açıklamalarda, açıkladıkları metinlerde laiklik, kamusallık, emek, derslik mücadelesi ile ilgili bir cümlenin zeka yer almaması ‘gidenin’ gidişinin şipşak devam ettiği bir süreçte yerine “gelecek olanın” da varolan kuşatılmışlıkla bir “uzlaşı” üzerinden devam etme tutumunun beyanıdır.
Emekçiler, kadınlar, gençler yaratılmak istenen karanlığa karşısında değerinde ödeyerek çaba etti senelerdir bu memlekette… Bu karanlığa, kuşatılmışlığa da teslim olmadık, bu “uzlaşı” veya teslim olmayız. “Gelecek olanı” eşit ve hür bir gelecek için mücadeleden vazgeçmeyenler belirleyecek, laikliği mücadeleden vazgeçmeyenler mutlaka kazanacak.