
Euronews’ten Tokunbo Salako, iki bilim insanıyla başarıları, biyo-teknoloji alanındaki çalışmaları ve dünyayı değiştirmekle alakalı yeni hedeflerini konuştu.

Uğur Şahin, BioNTech’in Kurucu Ortağı, Bilim İnsanı: “Ilk Önce onları çekinceleri hakkında dinlemeliyiz. Çünkü ortalıkta fazla yanlış bilgi dolaşıyor. İnsanlar kime güveneceklerini de bilmiyor. Bu konuda insanları bilgilendirmek ilk kez bizim görevimiz. Ama bu atama bununla beraber tüm topluma ait, çünkü halk arasındaki iletişimi korumalıyız. Aşı olan insanların diğer kişilerle irtibat halinde olması elzem. Toplumun bu konuda birlik olması ve farklı gerçeklerle manzara ayrılıklarına düşmemesi zorunlu.”

Özlem Türeci: “Evet kuşkusuz bunu anlayabiliyoruz. Bu yalnızca aşılara özgü bir koşul yok. Bu genel bir tepki, çünkü ırk sağlıkla alakalı olunca bazı şeyleri kavramak, anlayışlı olmak istiyor. Ortalıkta çok artı veri dolaşıyor ve bunları sıralamak ve anlamak oldukça baskı. Bizler tıp eğitimi almış doktorlarız ve kanser hastalarını iyileştiriyoruz. Her hastalıkta ve hastada aynı sorularla karşılaşıyoruz. Bu çare şekli bana ne yapacak? Hasar verecek mi? İnsanlar vücutlarında ne olacağına dair bilgilenmek istiyor. Bu da en doğal hakları.”
“Biz geniş bir alanda çalışıyoruz. 500 ayrı teknolojide patentimiz var.”
Uğur Şahin: “Oysa şunu çakmak ve iyi anlamak çok manâlı, bu aşı yalnızca bir senede geliştirilmedi. Bu aşı takriben 30 yıllık bir araştırmanın ürünü. 100 metrelik bir yarışa hayatı boyunca hazırlanmış bir koşucuyu düşünün. Tamamıyla antrenmanlı ve pandemiye aleyhinde düzenlenen yarışı en kısa sürede bitirmeye hazırlanmış. Her Tarafta söylüyorum, bu aşının arkasından 30 takvim bilimsel bir araştırma var.”

Açlık Türeci: “Haberci RNA teknolojisi başkalaşım potansiyeline sahip. MRNA, doğa kadar bulunan en eski bilgi teknolojisidir. Yani hücrelerin içerisine veri gönderilebilir. Teoride, vücudun bambaşka hücrelerine ne yapmaları gerektiğini söyleyebilirsiniz ve bu usul birçok öbür alanda kullanılabilir. Kayıtlı bir hastalık veya mekanizma için kullanabileceğiz bir makine kutusu diyebiliriz.”
“Sizi sınırlayan tek şey hastalığı ve ne stil veri aktaracağınızı bilmektir. Bunu bildiğiniz anda MRNA’yı kansere, otoimmün yani bağışıklık sisteminin vücudun normal dokularına saldırdığı hastalıklara ve alerji oluşumuna karşısında kullanabilirsiniz. Biz de tüm bu hastalıkları ve ilerideki mümkün çare yöntemleri için çalışıyoruz.”

Uğur Şahin: “Derhal farklı hastalıklara karşısında çare geliştirme imkanına sahibiz. Şüphesiz bir taraftan da MRNA teknolojisini hastalıklara karşısında kullanmak istiyoruz. Tüberküloz ve sıtmaya karşı, insanlık az daha 100 senedir savaş veriyor. Mesela hemen AIDS’e karşı belli bir çare yok. Bu hastalıktan korunmak amacıyla aşı geliştirme çalışmalarımız devam ediyor.”
“Bunun yanında kansere karşısında aşı geliştirmeye çalışıyoruz. İnsanların bağışıklık sistemini kansere karşı savaşta geliştirecek bir aşı…”

Arzu Türeci: “Hiç bir değiştirme yok. Hayatımız benzer. Bizim hayat tarzlarımız, daha büyük bir olaya katkı maddesi sağlamaya yönelik şekilleniyor, somut kazanç bu konuda hiç ama hiç etkili değil. Özet Olarak, hayatımızda bir değişiklik değil.”

Uğur Şahin: “Biz geniş bir alanda çalışıyoruz. 500 ayrı teknolojide patentimiz var. Gelecekte iki büyük meydan okumayla karşılaşacağız. giderken hastalıklar artık daha bireysel ülkü geliyor. Kanser, otoimmün, alerji bunun yanına yaşlanma gibi ayrı hastalıkların kendilerine özgü farklı tedavileri bileşenleri var. Tüm bunlar için aynı tedaviyi uygulamanın içten olmadığı inancındayız çünkü bunlar bambaşka hastalıklar.”
“Her birey benzer hastalıklara yakalansa da durumları birbirinden öbür. Bu sebeple kişisel tedavi yöntemleri geliştirmeli, ayrı düşünceler bularak yeni teknolojiler geliştirmeliyiz. Örneğin kanser, veya tıpkı Özlem’in dediği gibi otoimmün hastalıklar, iltihaplı hastalıklar veyahut miyokardi, damar tıkanıklığı… Çünkü şunu anlamakta avantaj var, bütün bu bahsettiğimiz hastalıklar bağışıklık sistemiyle alakalı ve biz bağışıklık sistemi uzmanlarıyız. Bağışıklık sisteminin tepkilerini ve nasıl değiştiğini anlamaya çalışıyoruz.”